5 Haziran 2022 Pazar

Prof. Dr. Hasip Pektaş ile “Kültürlerarası Diyaloğu Teşvik Eden Ekslibris Sanatı” / Söyleşi

Prof. Dr. Hasip Pektaş ile “Kültürlerarası Diyaloğu Teşvik Eden Ekslibris Sanatı

Söyleşi: Prof. Dr. Paul Ade Silva

 

PAS: Ekslibris sanatı ile ilk ne zaman ve nasıl tanıştığınızı bize tanıtmadan önce, geçmişinizi ve bir Akademisyen ve yüksek öğrenimde lider olma yolculuğunuzu anlatın.

 

HP: 1953'de Karaman-Ermenek’de doğdum. 1971'de Akşehir İlköğretmen Okulu'ndan, 1974'de Gazi Eğitim Enstitüsü Resim Bölümü'nden mezun oldum. 1987-2007 yıllarında Hacettepe Ünv. Güzel Sanatlar Fakültesi’nde öğretim üyesi olarak çalıştım. 1995'de Doçent, 2001'de Profesör oldum. 2003-2006 yıllarında HÜ GSF Dekanlığı yaptım. 2005-2007 yıllarında Hacettepe Sanat Müzesi Müdürlüğü görevini yürüttüm. Halen Üsküdar Üniversitesi, İletişim Fakültesi, Çizgi Film ve Animasyon Bölümü başkanıyım. İstanbul Ekslibris Derneği Kurucu başkanıyım. Selçuk Ecza Holding İstanbul Ekslibris Müzesi’nin kurucu müdürüyüm. Daha geniş bilgi web sitemde vardır. www.hasippektas.com

Ekslibrisi, 1984 yılında Belçika’da Sint-Niklaas Ekslibris Müzesi’nin organize ettiği ekslibris yarışmasına katıldıktan sonra gelen katalogdaki örnekleri görünce tanıdım. Yarışmayı düzenleyen editör Luc Van den Briele’nin gönderdiği mektupla da ayrıntıları öğrendim. Aldığım sanat eğitimine uygun bir alan olması, resim ve grafik tasarım olarak özgür bir anlatım dili kullanmaya fırsat vermesi, benim için yeni ve farklı olması nedeniyle ilgi duydum ve son 37 yıldır da kendimi bu alana adadım. Özellikle 1992 yılında Belçika Sint-Niklaas Ekslibris Müzesi’ni ve koleksiyonundaki örnekleri inceledikten; diğer ülkelerin bu alanda ne kadar çok yol aldığını gördükten sonra bu sanatın ülkemizde de yaygınlaşması için çaba göstermeye karar verdim. En büyük hayalim bir ekslibris derneği, bir ekslibris müzesi kurmak ve uluslararası bir ekslibris yarışması organize etmekti. Hepsi gerçeleşti. Şu an geldiğimiz noktadan büyük mutluluk duyuyorum. Bugüne kadar ekslibris konusunda (çoğuna danışmanlık ve kaynaklık ettiğim) 25 adet lisansüstü tezin yapılmış olması bu alana ilginin göstergesidir. Eksikliğini hissettiğimiz tek şey koleksiyonculuğun yaygınlaşmamış olmasıdır.

 

PAS: Ekslibris sanatının genel olarak dünyada ve özellikle Türkiye'deki gelişimi hakkında bize bazı tarihsel arka planlar verin.

 

HP: Ekslibris 1450’lerde Orta Avrupa’da başlamış bir gelenektir. El yazması kitapların olduğu bir dönemde, dönemin devlet adamlarına veya din adamlarının kitaplarına, üzerinde resim ve kitap sahibinin isminin olduğu bir etiket konulmuştur. Bu sanat ihtiyaçtan doğmuştur. İlk kağıt üzerine yapılmış ekslibris, 1450 yıllarında takma adı “Igler” olan Alman papaz Johannes Knabenberg için yapılan, çayırdaki çiçeği ısıran bir kirpinin resimlendiği ve üzerinde “Hanns Igler öpsün sizi” uyarısının yazıldığı gerçek anlamdaki ilk ekslibris de o dönemin mizah anlayışı görülmektedir. Elbette matbaanın icadı ile birlikte bu gelenek gelişmiş ve yaygınlaşmıştır.

 

16. yüzyıldan itibaren kitapların çoğalmasıyla yaygınlaşan ekslibrisler, ünlü sanatçılar tarafından da yapılmıştır. Albrecht Dürer'in (1471-1528), 1525 yılına kadar zamanın ünlü devlet ve bilim adamı Willibald Pirckheimer ve Hektor Pömer için yirmi bir sayfa ekslibris yaptığı bilinmektedir Albrecht Dürer, arkadaşı Willibald Pirckheimer için ağaç baskı tekniği ile yaptığı hanedan armasında bereket sembolü olan boynuz içinde üzüm ve şarap resimlemiştir. Albrecht Dürer, çömert biri olan Pirckheimer’in bu ekslibrisinde “kendisi ve arkadaşları için” anlamına gelen “SIBI ET AMICIS” yazısını da kullanmış; böylece bu kitaplardan Pirckheimer’in arkadaşlarının da yararlanabileceğini ifade etmiştir. İsmin önündeki Latince “LIBER” sözcüğü ise “Willibald’ın kitapları” anlamına gelmektedir. Liber yerine daha sonraları Ex Libris sözcüğü kullanılmaya başlanmıştır.

 

Çeşitli eğilimlere ve sosyal çevreye göre de farklılıklar gösteren ekslibrisler, 17. yüzyıl Almanya'sında çok önemli kitaplıklara sahip manastırlar, kiliseler, papazlar, prensler ve zengin aileler için yapılmıştır. Bazı kitap sahipleri, üzerinde isimlerinin yer aldığı bu küçük yaprakları kitaplarına yapıştırken, bazıları sadece arma olarak kullanmışlardır. Özellikle Güney Avrupa'daki bir grup kitap sahibi, "supra libros" denilen ve deri kaplı kitap kapaklarının üzerine presle yapılan kabartmalar, işaretler ve armalar yaptırmışlardır.

 

Ekslibrisler, ortaya çıkışından 17. yüzyılın ilk yarısına kadar daha çok arma teması içermekteydi. Orta Çağ'dan itibaren silah, zırh ve kalkanlarda, içinde gizlediği süvarinin uzaktan bile tanınmasına izin verecek şekilde ayırt edici işaretler bulunurdu. Bu silahlar ve malzemeler, kitaplık sahibi kültürlü insanlar arasında bir sahiplik işareti ya da kitap sahibini daha çabuk tanıtan bir flama olarak kabul görmüştü. Kişinin ismini belirtecek bir yazıya da ihtiyaç duyulmuyordu. O dönemde arma temalı ekslibrislere yönelinmesinin nedeni buna bağlanabilir.

 

Ekslibrislerde 20. yüzyıla kadar pek çok motif yer almıştır. Armalar, 19. yüzyıla kadar en çok kullanılan motifler olmuştur. Bunların üzerine sahibinin adı yanında bir özdeyiş veya parola da eklenmiştir. 15. yüzyıl ekslibrislerinde Gotik tarzdaki yazıların etkisi görülür. 16. yüzyılda ise Rönesans'ın etkisiyle armaların çevresi mimari örgeler ve çerçevelerle süslenmiştir. Bunun yanında tipografik ve portreye yönelik ekslibrisler de ortaya çıkmıştır.

 

17. yüzyıl ekslibrislerinde Barok dönemin etkisi görülmüştür. Dini ve erotik konularda resimler yapılmış, betimlemeler ve bezemeler daha çok kullanılmaya başlanmıştır. Önceleri sadece mimari figürler kullanılırken zamanla İtalyan üslubunun etkisiyle küçük melek resimleri, figürler ve doğadan çiçekler kullanılmaya başlanmıştır. Sipariş veren kişinin mesleğinin kolayca anlaşıldığı “soyluluk arması” yanında yaşam anlayışına uygun bir tavır da yer almıştır.

 

18. yüzyıldan itibaren ise doğa ve iç mekan betimlemelerine yönelinmiş, bu mekanlar bazen fantastik öğeler, bazen kitabın bulunduğu kitaplıktan görüntüler şeklinde resimlenmiştir. Bu dönemin ekslibrislerinin bir kısmını, o günün sanat anlayışına uygun olarak, deniz kabukları ve sarmal çiçek örgeleri süslemiştir.

 

19. yüzyılda endüstri devrimiyle kitabın varlığı güçlenmiş, hızlı baskı teknolojisinin bulunmasıyla bilimsel, ekonomik gelişmenin, entellektüel değişmenin temelleri atılmıştır. Sadece özel kitaplıklar gelişmemiş, büyük kütüphaneler de kurulmuştur. Artık görülmemiş sayıda kitap üretilmeye başlanmıştır. Kitap basımının artmasıyla birlikte her kitaba ve kitap sahibine özgü tasarımlar yerine daha dar anlamda, basit mühürler, damgalar, ekslibris olarak kullanılmaya başlanmıştır. Fakat herşeye karşın, sosyal çevreye göre değişim gösteren farklı eğilimler, özgün çalışmalar hep görülmüştür.

 

19. yüzyılın sonlarında ise ekslibris sanatında yeni bir canlanma yaşanmış, hatta kitlelere yönelik çalışmalar yapılmıştır. Bu dönemde ekslibris koleksiyonculuğu keşfedilmiş ve yaygınlaşmıştır. Bu alanın öncüsü olarak Köln'lü antikacı Heinrich Lempertz gösterilebilir. Lempertz, 1850 yıllarında topladığı ekslibrisleri "Kitap Ticaretinin Tarihi İle İlgili Resimli Kitaplar, Sanatlar ve Meslekler" isimli bir kitapta yayımlamıştır. O yıllarda eski Alman sanatına ve unutulmak üzere olan "Heraldic Ekslibris" (Hanedan Arması) çalışmalarına ilgi tekrar artmıştır. Artık sadece kitaplara yapıştırmak düşüncesiyle yapılmayıp, biriktirme ve değiştirme objeleri olarak da kullanılmaya başlanan ekslibrisler, kitaba özgü bir işaret olmaktan çıkıp, özgün bir grafik çalışma olarak bağımsızlaşmıştır. Bu konuda kuramsal araştırmalar yapılmaya, kitap ve dergiler yayımlanmaya ve koleksiyoncularının toplandığı dernekler kurulmaya başlanmıştır. Londra'da "Ekslibris Topluluğu" adında ilk koleksiyoncular derneği kurulmuştur. 1891'de Almanya'da, 1894'de Fransa'da, 1908'de İsviçre ve İtalya'da, 1918'de ise Belçika'da kurulan ekslibris dernekleri, basılmış kitaplarıyla, eğitici bülten ve belgeleriyle ekslibris için önemli gelişmeler sağlamışlardır. Zamanla bu dernekler çoğalmış, üyelerinin ülke sınırlarını aşacak boyutta ekslibris değişiminde bulunabilmeleri için dergiler, adres listeleri yayımlamışlar, yarışmalar düzenlemişlerdir.

 

1900 yıllarında birçok sanatçı, yeni arayışlara yönelmiş, uygulamalı sanatların üslup ve yaklaşımlarının ekslibrislere de yansımasını sağlamışlardır. "Jugendstilkünstler" de denilen yeni stilin bu Alman sanatçıları; Max Klinger (1857-1920), Max Liebermann (1847-1935), Emil Orlik (1870-1932), Franz Marc (1880-1916)’a Gustav Klimt (1862-1918), Franz von Stuck 1863-1928), Fritz Erler (1868-1940), Julius Diez (1870-1957), Mathilde Ade (1877-1953) ve Willi Geiger (1878-1971)’de eklenebilir. Resim sanatının önemli isimleri, aynı zamanda ekslibris çalışmaları da yapmışlardır. Bunlardan ilk akla gelenler Edvard Munch (1863-1944), Kaethe Kolwitz (1867-1945), Emil Nolde (1867-1956), Paul Klee (1879-1940), Pablo Picasso (1881-1973), Karl Schmidt - Rottluff (1884-1976), Oscar Kokoschka (1888-1980) ve Frans Masereel (1889-1972)’dir.

 

Ekslibris alanında zamanla müzecilik de gelişmiştir. Danimarka’da Frederikshavn, Almanya’da Gutenberg, Belçika’da Sint Niklaas, Rusya’da Moskova, İtalya’da Mediterraneo, Çin’de Shanghai Fuxihanzhai, Fransa’da Nancy Kütüphanesi, Bulgaristan’da Ekslibris Merkezi ve Ukrayna’da Odessa Lewych müzeleri en önemli ekslibris müzeleridir. Frederikshavn Ekslibris Müzesi’nin 1 milyondan fazla koleksiyonu vardır.

Türkiye’ye de ise ilk ekslibris derneği 1997 yılında kurulmuştur. Ankara’da “Ankara Ekslibris Derneği”ni olarak kurulan dernek, 2008 yılından bu yana etkinliklerine İstanbul Ekslibris Derneği olarak İstanbul’da devam etmektedir. Üye sayımız 100’ü geçmiştir. Derneğimizin iyi bir web sitesi vardır. http://www.aed.org.tr Bu sitede eksliris konusunda bütün bilgileri bulabilirsiniz. Ekslibris kitabının satışı da dernek web sitesi üzerinden yapılmaktadır. Ayrıca editörlüğünü Prof. Dr. Hatice Öz Pektaş’ın yaptığı “EXLIBRIST” isimli bir uluslararası hakemli online bir dergimiz vardır. http://exlibrist.net Dergide ekslibris konusunda çok sayıda makale bulabilirsiniz.

 

Derneğimiz kurum ve kişilerden aldığı desteklerle 2003, 2007, 2010 ve 2018’de 4 uluslararası ekslibris yarışması düzenlemiştir. 2010 yılında 33. FISAE Uluslararası Ekslibris Kongresi’ni organize etmiştir. Yarışma sergileri, Türkiye’nin 15 büyük kentini dolaşmış, özellikle sanat eğitimi alan öğrenciler için bir çeşit okulu işlevini görmüştür. Bu sayede ekslibrise gönül verenlerin sayısı artmıştır. 2005 ve 2007 yıllarında Belçika’da yapılan CGD (Bilgisayar Destekli Tasarım) ekslibris yarışmalarındaki Türkiye’nin katılımı %50’ye yakın olmuştur. İki yarışmada da birincilik ödülünü Türkiye almıştır. Rusya’da yapılan “Öğrenci Ekslibrisleri Yarışması”nda da CGD dalındaki birincilik ödüllerini üst üste üç defa Türkiye almıştır.

 

Müzeler, barındırdığı değerlerini gelecek kuşaklara aktaran kültürel kuruluşlardır. Modern müzeciliğin misyonu, toplumu eğitmek, sosyal ve kültürel açıdan gelişmesini sağlamaktır. Merakı körükleyen, toplumsal gelişime katkı sağlayan müzeler konusunda dernek olarak çaba gösterdik. Oldukça zahmetli olsa da nihayet kalıcı bir ekslibris müzesine kavuştuk. Ekslibris müzesi konusunda iki talihsizlik yaşadım. İlk müzeyi 2008’de İMOGA Grafik Sanatlar Müzesi kurucusu olan Prof. Dr. Süleyman Saim Tekcan’ın himayesiyle İMOGA’da kurduk. Fakat daha sonra bilmediğim bir nedenle oradan çıkarıldık. Ekslibris koleksiyonu yıllarca ofisimde bekledi. Sonra sanata ilgili iki rektörümün desteğiyle Işık Üniversitesi’nde kurmayı denedik. Prof. Dr. Nafiye Güneç Kıyak ve Prof. Dr. Şirin Tekinay bu konuda ciddi destek verdiler. Ama Kültür Bakanlığı’nın onayını almış resmi müze kimliğini kazanamadan görevlerinden ayrıldılar. Oysa tıpkı Hacettepe Üniversitesi’nde kurduğun Hacettepe Sanat Müzesi gibi Kültür Bakanlığı onaylı olmasını istiyorduk. Ama o zamanki yönetim ilgisiz kaldı. Ve nedenini anlamadığım bir şekilde beni üniversiteden ayırdılar. Derneğe ait olan bu koleksiyonun geleceğinin ne olacağını bilemediğimiz için üniversiteden çıkardık. Malesef şu anda üniversite beni mahkemeye verdi. Ekslibrisleri geri istiyor. Oysa bu koleksiyon Kültür Bakanlığı onaylı bir müze olması koşuluyla oraya konmuştu. Mahkeme ne zaman sonuçlanır bilmiyorum ama iki yıl önce sanatsever Selçuk Ecza Holding himayesinde İstanbul Altunizade’de İstanbul Ekslibris Müzesi’ni kurduk. Geçen yıl Kültür Bakanlığı onayını da aldık. Pandemi süreci bitiminde görkemli bir açılış yapacağız. Bu benim en büyük hedefimdi. Dünyadaki dokuz Ekslibris Müzesi’ne onuncu olarak İstanbul Ekslibris Müzesi eklenmiş oldu.




PAS: Ekslibris Sanat formunun özellikleri ve işlevleri nelerdir ve diğer sanat formlarından farkı veya benzerliği nedir?

 

HP: Ekslibris, kitapseverlerin kitaplarının iç kapağına yapıştırdıkları üzerinde adlarının ve değişik konularda resimlerin yer aldığı küçük boyutlu özgün baskıresimlerdir. Kitap sahibini tanıtır, onu yüceltir ve kitabı ödünç alan kişiyi geri getirmesi konusunda uyarır. Ekslibris genelde adına ekslibris yapılan kişinin ilgisi doğrultusunda yapılır. Nasıl ki insanlar beğendiği resmi duvarına asarsa, kitabına da ilgi duyduğu konudaki ekslibrisi yapıştırır. Ekslibris estetik kaygılarla yapılır. Sanatın bütün olanakları bu küçük çalışmalarda da kullanılır. Herkes kendisine ekslibris yapabilir ama sanat eğitimi alanlar tarafından yapılanların geleceğe kalma şansını yüksektir.

 

Ekslibris birkaç işlevi birden üzerinde taşımaktadır. Asıl işlevi kitap sahibini betimlemesi ve kitabı ödünç alan kişiyi geri getirmesi konusunda uyarmasıdır. Bir tür mülkiyet işareti olmasıdır. Bir diğer işlevi ise sanatçılar ve koleksiyoncular arasında önemli bir değiş tokuş objesi olarak kullanılmasıdır. Ve elbette bir sanat eseri olarak bulunduğu mekanlarda ruhumuzu zenginleştirmesi üçüncü işlevidir. Hangi dönemden bakarsanız bakın veya hangi işlevinden söz ederseniz edin ekslibris, sahibine bir ayrıcalık kazandırmış, bir güç, bir nüfuz sağlamıştır. Kitaplarında ekslibris olan kişiler kendi adına özel bir eser tasarlanmış olunmasının mutluluğunu duymuşlar, kendilerini diğer kitap koleksiyoncularından ayrıcalıklı görmüşlerdir. Bir ekslibris koleksiyonuna sahip olanlar ise yapıldığı döneme ait kültürel, tarihsel özellikler taşıyan bu eserler ile zenginliklerini göstermişler, bunları paylaşarak saygınlığınlıklarını artırmışlardır.

 

Diğer sanat formlarından farkı küçük boyutlu olması ve mutlaka çoğaltılmasıdır. Kitaba yapıştırılacağı için resim alanı 13 cm’den büyük olmamalıdır ve farklı kitaplara da yapıştırlabilmesi için çoğaltılıp tıpkı baskıresim geleneğinde olduğu gibi numaralandırılmalıdır. Çoğaltma elbette değiş-tokuş yapabilmek için de gereklidir. Ekslibrislerin çoğaltılması için gravür, ağaç baskı, linolyum baskı, taş baskı gibi geleneksel baskı tekniklerini yanında serigrafi, ofset, fotograf ve bilgisayar da kullanılmaktadır. Bir tasarım için teknik ve estetik yetkinlik vazgeçilmez zorunluluklardır. Fakat tasarımcının teknik yönden usta olması yeterli değildir, esas olan estetik beğenisinin gelişmesi, renk ve biçim uyumunu sağlayacak yetkinliğe kavuşmasıdır. Birinin yetersizliği halinde ekslibris geleceğe kalamaz. Teknik çeşitliliğin sağladığı olanaklar ise sanatsal anlatımda bir zenginlik, özgünlük fırsatı verebilir.


PAS: Ekslibrisin kitap içinde sanata nasıl dönüştüğünü tartışın.


HP: Ekslibrisler, yaşayan kişi ya da kurum adına siparişle yapılır ve onların özelliklerini yansıtır. Yaratım sürecine bakıldığında resim sanatının tüm olanaklarının kullanıldığı görülür. İşlevsel yanına bakıldığında ise grafik tasarım ürünü olarak düşünülebilir.

Hangi teknikle yapılırsa yapılsın ekslibris sanatsal kaygılarla tasarlanır. Geleceğe kalması, taşıdığı renk ve biçim ilişkisine, özgünlüğüne, teknik ve estetik yetkinliğine, resim ve yazıdaki uyuma bağlıdır. Bu küçük tasarımlarda ekslibris sözcüğü ile sahibinin adının eklenmesi başlı başına bir tasarım sorunudur. Eğer kullanılan yazı doğru yerde ve uygun büyüklükte değilse rahatsız eder, ekslibrisi olumsuz etkiler. O nedenle çok denemek, uygun alanı bulduktan sonra yazıyı yerleştirmek gerekir. Yazı ne okunmayacak kadar küçük ne de rol çalacak kadar büyük olmalıdır.

Sanatçılar ya da tasarımcılar, ya sipariş alarak ya da uygun gördüğü kişiye armağan olarak ekslibris yaparlar. Eğer siparişle yapılıyorsa, detaylı olarak bilgiler alınır ve bu bilgiler doğrultusunda alternatif taslaklar oluşturulur. Beğenilen taslak ise uygulamaya konulur ve belli sayıda, istenilen teknikle çoğaltılır. Sipariş dışında yapılan ekslibrislerde de iyi bir gözlem ve araştırma sonunda tasarım gerçekleşir. Her koşulda ekslibris sahibinin beğenisi mutlaka dikkate alınmalıdır. Çoğaltılan ekslibrislerin altına sırayla tekniğinin kodu, baskı sayısı (2/50 gibi. Soldaki sayı kaçıncı baskı olduğunu, sağdaki ise kaç adet basıldığını gösterir), sanatçının adı veya imzası ve yapım yılı kurşun kalemle yazılmalıdır. Baskı sayısının bilinmesi ekslibrisi değerli kılar. Fotokopiler, çizim ve taslaklar ekslibris olarak kabul görmezler.


PAS: Ekslibris sanatını grafik sanatı açısından tartışın.

 

HP: Hiç bir tasarımcı üretirken tamamen özgür değildir. Öncelikle hedef kitlesini etkileme, ikna etme kaygısı taşımaktadır. Sınırlamaları vardır. Bir ürünü, bir hizmeti tanıtırken anlaşılır olması ve doğru ifadeler kullanması gerekmektedir. Bunları yaparken elbette estetik kaygılar taşıyacaktır; ama algılanır, anlaşılır ve hareke geçirir olması bir zorunluluktur. Tasarımcının isteğe bağlı çalışması, yaratıcılık içeren ürünler oluşturmasına engel değildir. Ama “ben yaptım oldu, sen anlamasan da olur” ya da “biraz gayret et de anla” demek gibi bir lüksü yoktur.

 

Ekslibris tasarlayan kişi tasarlama sürecinde ya da anlatım biçiminde tamamen özgür olmakla beraber konu seçiminde sipariş verenin isteklerini göz önünde bulundurmak zorundadır. Bu da bir kısıtlama getirmektedir. Ama estetik kaygılarla yapılmazsa geleceğe kalma şansı yoktur.

 

PAS: Erotizm ve Ekslibris sanatı arasındaki ilişkiyi açıklayın.

HP: Erotik, karşı cinsi sevmeyle ilgili her şey için kullanılır. Erotic, bir diğer tanımlamayla; sevilen “nesne”nin seven üzerinde sahip olduğu güç demektir.

Tarih boyunca sanatçılar, birey ile evrenin, kadın ile erkeğin, ruh ile varlığın, ışık ile karanlığın, hayat ile ölümün kısaca hayatın temelini oluşturan zıtlıkların bir anlatım biçimi olarak erotik imajları kullanmışlardır. Bazı sanatçılar, insan davranışlarını göstermek için erotizmi kullanmıştır.

Erotik sanat, sanatçının evreni, aşkı ve tutkuyu nasıl gördüğünü, insan davranışlarına karşı tepkisini anlatır. Erotik resimler, uzun zaman bir şaka ve espiri konusu olarak tarihimizde kayıp bir dönemi temsil ederler. Bugün hala pek çok kişi seksin çok özel bir konu olarak kitaplarda yer aldığına inanır. Bir yandan ise erotizm insanlık ve kutsallık arasındaki değerli bir bağdır. Her erotik resim bir meydan okumadır. Gözetlemek için anahtar deliği yeterli değildir, kapıları açmak, deneyimleri paylaşmak gerekmektedir. Bugün pek çok sanat kolunda olduğu gibi ekslibris sanatı da konu ve çoğaltma tekniklerindeki çeşitliliği ile sayısız sanatçının kendini özgürce ifade edebilmesine fırsat vermektedir.

Erotik kitaplar için özel konulu ekslibrisler sipariş edildiği de bilinmektedir. Çoğunlukla böyle bir belirtgece gerek duyulmamakla birlikte bazı kitap sahiplerinin ismi önüne “ex eroticis” konulmaktadır.

Erotik ekslibris kolayca tanınır; illüstrasyon, çoğunlukla insanların duygularını ima eden, kadın ve erkekleri uyarıcı, oldukça farklı erotic heyecanları ve seksüel zevkleri anlatan erotik bir öğe üzerine oluşturulur. Koleksiyoncularca en çok talep edilen ekslibris konusu olması belki de bu yüzdendir.

Erotik kitap koleksiyoncuları güzel erotik illüstrasyonlara meraklıdırlar. Erotik bir kitaba ya da bu tür bir koleksiyona konulan erotik bir ekslibris ona biraz daha kişisellik katar.

Erotizm kadın formuyla başlar. Uzanmış bekleyen güzel bir kadın vücudu bir ilk dokunuş ve yaklaşma isteği için yeterlidir. Erotizme olan ilginin yansımalarını ekslibrisler üzerinde de görmek her zaman için mümkündür.

PAS: 20. yüzyılın sonundan 21. yüzyılın başına kadar olan dönemde kitapçık sanatının kültürel mirası ve gelişimi hakkında bizimle hangi önemli görüşleri paylaşabilirsiniz?

 

HP: Bütün sanat eserlerinde olduğu gibi ekslibrislerde de yapıldığı döneme ait kültürel, tarihsel özellikler görmek mümkündür. Ekslibris, başlangıçta işlevsel bir amaç için tasarlanmış, fakat zamanla farklı işlevleri yerine getirmiştir. Ekslibris, 21. yüzyılda kendine özgü ilkeleri, kuralları ve teknikleri olan bir sanat türüne dönüşmüştür. Ekslibrisler sadece bir mülkiyet işareti olarak kitaplara yapıştırılmayıp, meraklıları tarafından özenle biriktirilen, değiş-tokuş objesi olarak kullanılan ve elbette bir sanat eseri olarak yaşamımızı zenginleştiren nesneler haline gelmiştir. Küçük boyutlu olması ilginin az olmasına neden değildir. Aksine daha kolay satın alınabilen sanat objeleridir. Numaralandırılmış özgün baskıresim eserleridir.

 

PAS: Ekslibris sanatının üretim ve uygulamalarında ulusal farklılıklar var mı, örneğin Türkiye'den gelen Ekslibris sanatını Ukrayna, Slovenya, Litvanya, Rusya veya İtalya veya Hollanda'dan gelenlerle karşılaştıracak olursak, üslup ve konularda büyük farklılıklarla mı karşılaşırız yoksa hepsi üslup ve kapsam bakımından benzer mi?

 

 

HP: Ekslibris tasarımında ve uygulamalarda ulusal farklılıklar vardır. Çünkü tasarlayan kişinin yaşadığı kültürü yansıtması, konularını kendi kültüründen seçmesi doğaldır. Bir Türk ekslibris sanatçısı Karagöz Hacivat konusunu başarıyla yansıtırken bir Finlandiyalı sanatçı elbette Vikingler ile ilgili konuyu başarıyla tasarlayacaktır. Ekslibrisin başarısı sanatçısının yetkinliği ile doğru orantılıdır. İyi bir sanat eğitimi almış sanatçı bir amatörden daha başarılı tasarımlar yapar. Örneğin Rusya’da, Bulgaristan’da, Ukrayna’da çok ünlü ekslibris sanatçısının olması ciddi bir desen eğitimi, sanat eğitimi almalarındandır. Sanata ilginin yüksek olması da talebi artırmakta, sanatçıyı beslemektedir. Ekslibris kültürünü iyi bilen, çok örnek gören, çok tasarlayan, tipografi konusunda deneyimi olan kişinin yaptığı ekslibris yeni başlayanlarınkinden elbette farklıdır, aranılırdır. Ayrıca bu kültüre çok önceden sahip olan ülkelerde, örneğin ailesinin kütüphanesinde ekslibrisi görerek büyüyen çocukların ülkesinde ekslibrise ilgi daha fazladır. Hele de kitaba olan ilgi yüksekse ekslibrise ilgi de yüksek olacaktır.

 

Usta sanatçılar, başkasının üslubunu taklit etmezler. Etmemelidir de. Geleceğe kalması tasarımlarının özgün olmasına, teknik yönden yetkin olmasına bağlıdır. Koleksiyoncular tarafından tercih edilmek, bol sipariş almak sanatçının başarısına bağlıdır.

 

Ekslibrisin ülkemizde yagınlaşması, bugün 6 üniversitede ders olarak okutuluyor olması yeterli değildir. Tıpkı Avrupa Ülkeleri gibi, Rusya gibi, Japonya gibi bu işi meslek olarak yapan usta sanatçıların yetişmesi, nitelikli ekslibrisler yapması çok önemlidir. Bizim eksiğimiz özgün çalışmalarıyla aranılan sanatçımızın az olmasıdır.

 

PAS: Ekslibris sanatı kültürlerarası diyaloğu hangi yollarla teşvik eder?

 

HP: Sanıyorum hiçbir sanat eseri ekslibris kadar değiş-tokuş yapmaya ve paylaşmaya elverişli değildir. Elinizdeki fazla ekslibrislerden bir kısmını eserlerini beğendiğiniz bir başka sanatçıya ya da koleksiyoncuya postayla kolayca gönderebilir, onun sizi, sizin de onu tanımanıza fırsat yaratabilirsiniz. Bu iletişim beraberinde yeni dostluklar, arkadaşlıklar da getirebilir. Başka bir ülkenin sanatçısından aldığınız ekslibris ile o ülkenin sanat tarzını, sanatçısını, teknik zenginliğini tanıyabilirsiniz. Ekslibrisin üzerinde taşıdığı konu ise adına ekslibris yapılan kişi hakkında bilgilenmenizi sağlayabilir.

 

 

BIBLIOGRAPHY

 

Blum, G. (1992). The Art of Ex-Libris-Erotique – French. Gazette Des Beaux-Arts. 119(1476), pp.26. ISSN: 0016-5530 Publisher: Gazette Beaux-Arts, 140 Faubourg Saint-Honore, 75008 Paris, France.

 

(2011). Ex Libris: The Art of Bookplates. Apollo-The International Magazine for Collectors. 173 (585), p.189. ISSN: 0003-6536. Publisher: Apollo Magazine Ltd, 20 Theobald's Rd, London WC1X 8PF, England.

 

Heller, S. (2011). Ex Libris: The Art of Bookplates. New York Times Book Review., p.9.

ISSN: 0028-7806. Publisher: New York Times, 620 8th Ave, New York, NY 10018 USA.

 

Janulis, V., Nekrasius, J. Ex-Libris As The Cultural Heritage and The Development of The Art of Bookplates In: Cacka, M; Ilisko, D; Slahova, A. Shiauliai (20th Century - the beginning of the 21st Century) ed. Person, Color, Nature, Music: Scientific Materials of 9th International Conference. Daugavpils, Latvia, 2016, pp.52-69

 

Meyernoirel, G. (1990). The Ex-Libris - History, Art, Technique - French by M. Preaud. Revue De L Art. (89), p.84. ISSN: 0035-1326. Publisher: Editions C N R S, 20/22 Rue St. Amand, 75015 Paris, France.

 

Nazyrova, M. (2020). Graphics by Konstantin Somov. Experiment-A Journal of Russian Culture. 26(1), pp.112-138. DOI: 10.1163/2211730X-12340007.

 

Pektaş, H. (2017). Ekslibris. İstanbul Ekslibris Derneği Yayınları, ISBN: 978-605-614 89-3-4

 

Ring, R. J. (2011). Ex Libris: The Art of Bookplates. College & Research Libraries.72(6), pp.607-608. DOI: 10.5860/0720607.

 

Romanenkova, J., Bratus, I., Kuzmenko, H. (2021). Ukrainian Ex Libris at the End of the 20th Century and the Beginning of the 21st Century as an Instrument of the Intercultural Dialogue.

Agathos-An International Review of The Humanities and Social Sciences

12(1), pp.125-136.

 

2019. Rukopysna Ta Knyzhkova Spadshchyna Ukrainy. Manuscript and Book Heritage of Ukraine. (23), pp.268-313. DOI: 10.15407/rksu.23.268

 

Sonina, E. S., Lysenko, O. A. (2020). Gustav Mootse's Works In: The Periodicals of St Petersburg In The Early 20th Century. Baltic Journal of Art History. 19, pp.197-226. DOI: 10.12697/BJAH.2020.19.08.

 

Storchai, O. V. (1957). Geniuses of Ukrainian Arts: Olena Kulchytska's Letters to Stefan Taranushenko

Ekslibrisin Tarihi Gelişimi

Ekslibrisin Tarihi Gelişimi

Prof. Dr. Hasip Pektaş*


Araştırmacılar, ekslibrisin ilk ve en eski örneğinin M.Ö. 1400 yıllarında açık mavi renk bir fayans üzerine yapıldığını ve Mısır kralı III. Amenhotep’in (diğer adıyla Firavun III. Amenhophis) kitaplığına ait olduğunu açıklıyorlar. 62 x 38 x 4,5 mm. boyutundaki bu levhanın papirüs rulolarını korumak için kullanılan ağaç sandıklara takıldığı tahmin ediliyor. Çok uzun bir geleneğe sahip olan ekslibrisin, M.Ö. 600 yıllarında yaşamış, kültür ve sanata büyük önem veren Asur Kralı Asurbanipal zamanından kaldığı da söylenmektedir.

Mısır kralı III. Amenhotep’in (diğer adıyla Firavun III. Amenhophis) kitaplığı ekslibris seramik levha


Avrupa’da 15. yüzyılın ortalarında Gutenberg’in matbaayı icat etmesinden önce kitaplar, manastırlarda elle yazılıyordu. Elle yazılmış sınırlı sayıdaki kitapların sahipleri bazen kitap kapağının içine kendi özelliklerine uygun armalar koymayı adet edinmişlerdir. Bu kitaplar, çalınmasından korkulduğu için kütüphanelerdeki masaların ayaklarına bile zincirlenmişlerdir. Gutenberg’le birlikte kitaplıkların çoğalmasıyla ekslibrise olan gereksinim daha da artmıştır.

Gerçek anlamda ilk ekslibrisin 15. yüzyılın üçüncü çeyreğinde Güney Almanya’da kullanıldığı bilinmektedir. Araştırmacılara göre bunlardan ikisi, Hildebrand Brandenburg ve Wilhelm von Zell isimli kitap sahiplerinin adına yapılmıştır. Bu ekslibrisler ağaç üzerine elle boyanmış basit bir arma ve sahibinin eliyle yazılmış bir sözden oluşmaktadır. Yazıda; Almanya’da Buxheim Manastırı’na armağan edilmiş olan bu kitapların sahiplerinin ruhu için dua edilmesi yalvarılmaktadır. Üzerinde Brandenburg ailesi arması olarak da bilinen burnu halkalı bir öküzün yer aldığı kalkanı tutmakta olan meleğin resimlendiği ekslibrisin boyutu; 63,5 x 63,5 mm’dir. 1470-1480 yılları arasında yapılmış olan bu yazısız ekslibris atık kağıtlara basılmış ve elle renklendirilmiştir.

Aynı zamana ait ilk ekslibrislerden bir diğeri ise, 1450 yıllarında “Igler” / kirpici (Almanca hedgedog) takma adıyla bilinen Alman papaz Johannes Knabensberg için yapılan ve çayırdaki çiçeği ısıran bir kirpinin resimlendiği ekslibristir. Ekslibrisin üst kısmında bir şerit içinde “Hanns Igler, kirpi sizi öpebilir” (Hans Igler das dich ein Igel kuss) sözcükleri yer almaktadır. Buradaki amaç, kitabı ödünç alan kişiye, kitabı geri getirdiğinde öpücükle ödüllendirilebileceğini, aksi takdirde kirpinin oklarına hedef olacağını espiriyle hatırlatmaktır. Siyah mürekkeple yapılmış olan, fakat üzerinden yüzyıllar geçmesiyle kahverengiye dönüşen bu ilk ekslibris, bugünkü standart boyutlardan büyük olup; 190 x 140 mm’dir.

16. yüzyılda Almanya’da altın çağını yaşayan ekslibris, aynı yüzyılda diğer Avrupa ülkelerinde de görülmüştür. İngiltere’de ilk ekslibrisin 1500’lerin başında Thomas Cardinal Wolsey ve 1574’de Sir Nicholas Bacon için yapıldığı; Fransa’da ise 1529’da Jean Bertaud ve 1574’de Autun piskoposu Charles Ailleboust için yapıldığı saptanmıştır. Amerika’da görülen ilk ekslibris ise 1629 yılında Henry Dunster ve 1642 yılında Stephen Daye (Keenan, 2003, s.13) için yapılanlardır. Ekslibris, 1585’de Portekiz’de, 1588’de İspanya’da görülmüştür. İtalya’da ise 18. yüzyılda ortaya çıkmıştır.

16. yüzyıldan itibaren kitapların çoğalmasıyla yaygınlaşan ekslibrisler, ünlü sanatçılar tarafından da yapılmıştır. Albrecht Dürer’in (1471-1528), 1525 yılına kadar zamanın ünlü devlet ve bilim adamı Willibald Pirckheimer ve Hektor Pömer için yirmi bir sayfa ekslibris yaptığı bilinmektedir. Albrecht Dürer, arkadaşı Willibald Pirckheimer için ağaç baskı tekniği ile yaptığı hanedan armasında bereket sembolü olan boynuz içinde üzüm ve şarap resimlemiştir. Albrecht Dürer, çömert biri olan Pirckheimer’in bu ekslibrisinde “kendisi ve arkadaşları için” anlamına gelen “SIBI ET AMICIS” yazısını da kullanmış; böylece bu kitaplardan Pirckheimer’in arkadaşlarının da yararlanabileceğini ifade etmiştir. İsmin önündeki Latince “LIBER” sözcüğü ise “Willibald’ın kitapları” anlamına gelmektedir. Liber yerine daha sonraları Ex Libris sözcüğü kullanılmaya başlanmıştır. 1503 öncesi yapılan bu ekslibrisin boyutu 149 x 119 mm’dir. Albrecht Dürer’in Willibald Pirckheimer için 1524’de yaptığı ve portresinin yer aldığı gravür ekslibrisi (181 x 100 mm), British Museum’daki Pirckheimer Kütüphanesi kitaplarında görmek mümkündür.

Albrecht Dürer’in yanı sıra “küçük öğretmenler” diye bilinen bir grup sanatçı da arkadaşlarının ve kitapseverlerin istekleri doğrultusunda ekslibrisler yapmışlardır. Onlara küçük denmesinin nedeni yaptıklarının küçük boyutlu olmasındandır. Ayrıca; Lucas Cranach (1472-1553), Hans the Elder Burkhmair (1473-1531), Hans Baldung (Grien) (1484-1545), Hans Holbein (1497-1543), Barthel Beham (1502-1540) ve Jost Amman (1539-1591) bu sanatın doruğunu yaşadığı o dönemlerin önemli isimlerindendir.

Çeşitli eğilimlere ve sosyal çevreye göre de farklılıklar gösteren ekslibrisler, 17. yüzyıl Almanya’sında çok önemli kitaplıklara sahip manastırlar, kiliseler, papazlar, prensler ve zengin aileler için yapılmıştır. Bazı kitap sahipleri, üzerinde isimlerinin yer aldığı bu küçük yaprakları kitaplarına yapıştırken, bazıları sadece arma olarak kullanmışlardır. Özellikle Güney Avrupa’daki bir grup kitap sahibi, “supra libros” denilen ve deri kaplı kitap kapaklarının üzerine presle yapılan kabartmalar, işaretler ve armalar yaptırmışlardır.

Ekslibrisler, ortaya çıkışından 17. yüzyılın ilk yarısına kadar daha çok arma teması içermekteydi. Orta Çağ’dan itibaren silah, zırh ve kalkanlarda, içinde gizlediği süvarinin uzaktan bile tanınmasına izin verecek şekilde ayırt edici işaretler bulunurdu. Bu silahlar ve malzemeler, kitaplık sahibi kültürlü insanlar arasında bir sahiplik işareti ya da kitap sahibini daha çabuk tanıtan bir flama olarak kabul görmüştü. Kişinin ismini belirtecek bir yazıya da ihtiyaç duyulmuyordu. O dönemde arma temalı ekslibrislere yönelinmesinin nedeni buna bağlanabilir. İsviçreli gravür ustası Jost Ammann’ın 1570’de Melchior Schedel için yaptığı orijinal ağaç baskı, 35.4 x 24 cm boyutuyla ilk bakıldığında bir ekslibris olarak düşünülmeyebilir. Haneden arması görünümlü bu ekslibris daha sonraları aileden biri tarafından isim değişikliği yapılarak (ilk ismin yerine Sebastian yazılarak) ve elle renklendirilerek kullanılmıştır.

17. yüzyıl ortalarına kadar Fransa’da fazla rağbet görmeyen ekslibris, 18. yüzyılda ciltçilik sanatının gelişmesiyle tekrar ortaya çıkmıştır. Bu arada birçok ünlü kişi de bu sanata ilgi duymuştur. XV. Luis ve gözdesi Pompadour Markizi, Kimyacı Antoine Laurent Lavoisier, Başkan Henault, Yazar Kont de Mirabeau gibi o zamanın önemli kişileri ekslibris yaptırmışlardır.

Ekslibrislerde 20. yüzyıla kadar pek çok örge (motif) yer almıştır. Armalar, 19. yüzyıla kadar en çok kullanılan örgeler olmuştur. Bunların üzerine sahibinin adı yanında bir özdeyiş veya parola da eklenmiştir. 15. yüzyıl ekslibrislerinde Gotik tarzdaki yazıların etkisi görülür. 16. yüzyılda ise Rönesans’ın etkisiyle armaların çevresi mimari örgeler ve çerçevelerle süslenmiştir. Bunun yanında tipografik ve portreye yönelik ekslibrisler de ortaya çıkmıştır.

17. yüzyıl ekslibrislerinde Barok dönemin etkisi görülmüştür. Dini ve erotik konularda resimler yapılmış, betimlemeler ve bezemeler daha çok kullanılmaya başlanmıştır. Önceleri sadece mimari figürler kullanılırken zamanla İtalyan üslubunun etkisiyle küçük melek resimleri, figürler ve doğadan çiçekler kullanılmaya başlanmıştır. Sipariş veren kişinin mesleğinin kolayca anlaşıldığı “soyluluk arması” yanında yaşam anlayışına uygun bir tavır da yer almıştır.

18. yüzyıldan itibaren ise doğa ve iç mekan betimlemelerine yönelinmiş, bu mekanlar bazen fantastik öğeler, bazen kitabın bulunduğu kitaplıktan görüntüler şeklinde resimlenmiştir. Bu dönemin ekslibrislerinin bir kısmını, o günün sanat anlayışına uygun olarak, deniz kabukları ve sarmal çiçek örgeleri süslemiştir.

Başlangıçta yalın bir isim ve sembolden oluşan ekslibrisler, 18. yüzyıl sonlarında büyük kütüphanelerin vazçgeçilmez uygulamaları arasında yer almıştır. Zaman zaman kitap kapağı içindeki el yazısı notlarla bütünleşen çalışmalar da görülmüştür.

19. yüzyılda endüstri devrimiyle kitabın varlığı güçlenmiş, hızlı baskı teknolojisinin bulunmasıyla bilimsel, ekonomik gelişmenin, entellektüel değişmenin temelleri atılmıştır. Sadece özel kitaplıklar gelişmemiş, büyük kütüphaneler de kurulmuştur. Artık görülmemiş sayıda kitap üretilmeye başlanmıştır. Kitap basımının artmasıyla birlikte her kitaba ve kitap sahibine özgü tasarımlar yerine daha dar anlamda, basit mühürler, damgalar, ekslibris olarak kullanılmaya başlanmıştır. Fakat herşeye karşın, sosyal çevreye göre değişim gösteren farklı eğilimler, özgün çalışmalar hep görülmüştür.

19. yüzyılın sonlarında ise ekslibris sanatında yeni bir canlanma yaşanmış, hatta kitlelere yönelik çalışmalar yapılmıştır. Bu dönemde ekslibris koleksiyonculuğu keşfedilmiş ve yaygınlaşmıştır. Bu alanın öncüsü olarak Köln’lü antikacı Heinrich Lempertz gösterilebilir. Lempertz, 1850 yıllarında topladığı ekslibrisleri “Kitap Ticaretinin Tarihi İle İlgili Resimli Kitaplar, Sanatlar ve Meslekler” isimli bir kitapta yayımlamıştır. O yıllarda eski Alman sanatına ve unutulmak üzere olan “Heraldic Ekslibris” (Hanedan Arması) çalışmalarına ilgi tekrar artmıştır. Artık sadece kitaplara yapıştırmak düşüncesiyle yapılmayıp, biriktirme ve değiştirme objeleri olarak da kullanılmaya başlanan ekslibrisler, kitaba özgü bir işaret olmaktan çıkıp, özgün bir grafik çalışma olarak da bağımsızlaşmıştır. Bu konuda kuramsal araştırmalar yapılmaya, kitap ve dergiler yayımlanmaya ve koleksiyoncularının toplandığı dernekler kurulmaya başlanmıştır.

1880 yılında İngiltere’de, daha sonraları Tabley Lord’u diye de anılan J. Leicester Warren tarafından “Warren’in Rehberi” olarak da bilinen, “Ekslibris Çalışmaları İçin Bir Rehber” hazırlanmış; sanatçılara, ekslibris sınıflamasına ve eski örneklere yer verilmiştir. (Castle, 1893, s. 16). Ve onbir yıl sonra 1891 yılında Londra’da “Ekslibris Topluluğu” adında ilk koleksiyoncular derneği kurulmuştur. (Butler, 1990, s. 10). 1891’de Almanya’da, 1894’de Fransa’da, 1908’de İsviçre ve İtalya’da, 1918’de ise Belçika’da kurulan ekslibris dernekleri, basılmış kitaplarıyla, eğitici bülten ve belgeleriyle ekslibris için önemli gelişmeler sağlamışlardır. Zamanla bu dernekler çoğalmış, üyelerinin ülke sınırlarını aşacak boyutta ekslibris değişiminde bulunabilmeleri için dergiler, adres listeleri yayımlamışlar, yarışmalar düzenlemişlerdir.

İlk Uluslararası Ekslibris Kongresi 1953 yılında Avusturya’da Kufstein’de yapılmıştır. 1954’de İsviçre’de Lugano’da, 1955’de Belçika’da Antwerp’de, 1956’da Almanya’da Frankfurt’da, 1957’de Hollanda’da Amsterdam’da, 1958’de İspanya’da Barselona’da, 1960’da Avusturya’da Viyana’da, 1961’de Almanya’da Leipzig’de, 1962’de Fransa’da Paris’de, 1964’de Polonya ‘da Krakow’da ve 1966’da Almanya’da Hamburg’da yapılan kongreler, 1966’da kurulan Uluslararası Amatör Ekslibris Dernekleri Federasyonu (FISAE) tarafından resmi olarak yapılmaktadır.

1900 yıllarında birçok sanatçı, yeni arayışlara yönelmiş, uygulamalı sanatların tarz ve yaklaşımlarını ekslibrislere de yansıtmışlardır. “Jugendstilkünstler” de denilen yeni stilin bu Alman sanatçıları; Daniel Nikolaws Chodowiecki (1726-1801), Hans Thoma (1839-1924), Max Klinger (1857-1920), Lovis Corinth (1858-1925), Max Slevogt (1868-1932), Max Liebermann (1847-1935), Fidus d.i. Hugo Höppene (1868-1948), Emil Orlik (1870-1932), Heinrich Vogeler (1872-1942), Alfred Kubin (1877-1959) ve Franz Marc (1880-1916)’dır. Bunlara Gustav Klimt (1862-1918), Franz von Stuck 1863-1928), Fritz Erler (1868-1940), Julius Diez (1870-1957), Mathilde Ade (1877-1953) ve Willi Geiger (1878-1971) gibi sanatçılar da eklenebilir. Resim sanatının önemli isimleri, aynı zamanda ekslibris çalışmaları da yapmışlardır. Bunlardan ilk akla gelenler Edvard Munch (1863-1944), Kaethe Kollwitz (1867-1945), Emil Nolde (1867-1956), Paul Klee (1879-1940), Pablo Picasso (1881-1973), Karl Schmidt – Rottluff (1884-1976), Oscar Kokoschka (1888-1980) ve Frans Masareel (1889-1972)’dir.

Ekslibris sanatçısı olarak çok sayıda ekslibris yapan Willi Geiger, resim alanında da yetkinliğini korumuştur. Ayrıca yaşamın her kesiminden bazı kişiler eklibrisi kullanmışlardır. Bunlardan bazıları; ABD başkanlarından George Washington (1732-1799), Franklin D. Roosevelt (1882-1945), yazar Jack London (1876-1916), yapımcı, yönetmen, senarist Walt Disney (1901-1966), oyuncu Gloria Swanson (1899-1983), Alman devlet adamı Otto von Bismarck (1815-1898), Avusturyalı nörolog Sigmund Freud (1856-1939), Fransız asker ve siyasetçi Charles de Gaulle (1890-1970), kimyacı Antoine Lavoisier (1743-1794), İngiliz yönetmen, oyuncu ve yazar Charlie Chaplin (1989-1977), filozof William Penn (1644-1718), yazar Charles Dickens (1836-1858), Kraliçe II. Elizabeth (1926-), İskoç yazar Arthur Conan Doyle (1859-1930), İtalyan devlet adamı Mussolini (1883-1945).

Günümüz ekslibris sanatçılarıyla çok geniş bir yelpaze oluşturmak mümkündür. Çukur baskı / gravür ekslibrisleriyle Beyaz Rusya’dan Juri Jakovenko, Ivan Rusachek, Anna Tikhonova, Aleksandr Ulybin, Bosna-Hersek’ten Mirsad Konstantinovic, Bulgaristan’dan Veselin Damyanov-Ves, Marin Gruev, Julian Dimitrov Jordanov, Onnik Karanfilian, Hristo Naidenov, Eduard Georgiev Penkov, Peter Velikov, Çek Cumhuriyeti’nden Jiri Brazda, Vladimir Gazovic, Robert Jancovic, Karel Zeman, Estonya’dan Lembit Löhmus, Juri Orlov, Hollanda’dan Anneke Kuyper, Wim Zwiers, İngiltere’den Peter Ford, İtalya’dan Maria Maddalena Tuccelli, Japonya’dan Katsunori Hamanishi, Takeshi Katori, Yukio Maekawa, Ichibun Sugimoto, Akira Tokuchou, Shigeki Tomura, Man Zhuang, Latvia’dan Natalija Cernetsova, Litvanya’dan Valentinas Ajauskas, Polonya’dan Marcin Bialas, Hanna T. Glowacka, Piotr Gojowy, Wojciech Luczak, Elzbieta Radzikowska, Rusya’dan Alexei Bobrusov, Yuri Borovitsky, Olga Keleynikova, Andrey Machanov, Sergey Nesterchuk, Yuri Nozdrin, Irina Yelagina, Viladimir Zuev, Sırbistan’dan Ivan Miladinovic, Slovakya’dan Peter Augustovic, Igor Benca, Karol Felix, Ukrayna’dan Oleg Denisenko, Sergey Hrapov, Sergiy Ivanov, Konstantin Kalynovych, Ağaç baskı, linolyum gibi yüksek baskı ekslibrisleriyle Almanya’dan Ulla Günther, Axel Vater, Arjantin’den Mauricio Schvarzman, Avusturya’dan Veronika Kyral, Ottmar Premstaller, Belçika’dan Frank-Ivo Van Damme, Gerard Gaudaen, Mark Severin, Brezilya’dan Marcos Babtista Varela, Bulgaristan’dan Peter Lazarov, Çek Cumhuriyeti’nden Miroslav Houra, Martin Manojlin, Çin’den Hao Chen, Mingming Niu, Zhou Dong Shen, Fransa’dan Jean Marcel Bertrand, Polonyo’dan Lukasz Cywicki, Ryszard Tobianski, Rusya’dan Evgenij Bortnikov, Anatolia Kalaschnikow, Valeriy Pokatov, Mikhail Verkholantsev, Ukrayna’dan Arkady Pugachevsky, Gennady Pugachevsky, taşbaskı / litografi ekslibrisleriyle Çek Cumhuriyeti’nden Karel Benes, Marcel Hascic, Vladimir Suchanek, Slovakya’dan Vladimir Gazovic, Çin’den Hao Chen, serigrafi baskı ekslibrisleriyle Belçika’dan Martin R. Baeyens, Japonya’dan Masao Ohba, Çin’den Xiaozhuang Dong, Jing Zhang, bilgisayar tasarımı ekslibrisleriyle Avusturya’dan Karoline Riha, Belçika’dan Martin R. Baeyens, Christine Deboosere, Sylvia Dehuysser, Kurt Herman, Ann Kestens, Sophie Vael, İsrail’den Rafi Münz, Polonya’dan, Krzysztof Marek Bak, Sırbistan’dan Rastko Ciric, Ukrayna’dan Alexandrovich Vigovsky Ruslan dikkat çeken sanatçılardır.

 

* İstinye Üniversitesi, İletişim Fakültesi, Görsel İletişim Tasarımı Bölümü Öğretim Üyesi,

İstanbul Ekslibris Derneği Başkanı, İstanbul Ekslibris Müzesi Müdürü

Ekslibris Türkiye’de de Yaygınlaşıyor / Şöyleşi

Ekslibris Türkiye’de de Yaygınlaşıyor

Söyleşi: Hülya Küpçüoğlu, 2021

 

Bugün Üsküdar Üniversitesi, İletişim Fakültesi, Çizgi Film ve Animasyon Bölümü ve İstanbul Ekslibris Derneği Başkanı Prof. Dr. Hasip Pektaş ile görüştük. Önce kısaca tanıtalım. Hocamız, 1974'de Gazi Eğitim Enstitüsü Resim Bölümü'nden mezun oldu. 1982 yılına kadar Öğretmen Okullarında, Orta Öğretimde resim öğretmenliği yaptı. 1987-2007 yıllarında Hacettepe Üniversitesi, Güzel Sanatlar Fakültesi, Grafik Bölümü'nde çalıştı. 1995'de Doçent, 2001'de Profesör oldu. 2003-2006 yıllarında Hacettepe Üniversitesi, Güzel Sanatlar Fakültesi Dekanlığı yaptı. 2005-2007 yıllarında Hacettepe Sanat Müzesi Kurucu Müdürlüğü görevini yürüttü. Türkiye’de Ekslibris’in tanınması ve yaygınlaşması için yoğun çaba harcamaktadır. 1996'da "Ekslibris" hakkında bir kitap yazdı. Çalışmaları Danimarka, Belçika, Çin ve İtalya Ekslibris Müzelerine kabul edildi. Otuz üç kişisel sergi açtı, yurtiçi ve yurtdışı çeşitli yarışmalı ve karma sergilere katıldı. Ekslibris konusunda çok sayıda seminer verdi, workshop yaptı, uluslararası ödüller aldı.

 


Hasip Pektaş, C3, 100 x 78 mm, 1995

 

 

Ekslibrisi bilmeyenler için kısaca tanıtır mısınız?

 

Ekslibris, kitapseverlerin kitaplarının iç kapağına yapıştırdıkları üzerinde adlarının ve değişik konularda resimlerin yer aldığı küçük boyutlu özgün baskıresimlerdir. Kitap sahibini tanıtır, onu yüceltir ve kitabı ödünç alan kişiyi geri getirmesi konusunda uyarır. Ekslibris genelde adına ekslibris yapılan kişinin ilgisi doğrultusunda yapılır. Nasıl ki insanlar beğendiği resmi duvarına asarsa, kitabına da ilgi duyduğu konudaki ekslibrisi yapıştırır. Ekslibris estetik kaygılarla yapılır. Sanatın bütün olanakları bu küçük çalışmalarda da kullanılır. Herkes kendisine ekslibris yapabilir ama sanat eğitimi alanlar tarafından yapılanların geleceğe kalma şansını yüksektir.

 

Ekslibris birkaç işlevi birden üzerinde taşımaktadır. Asıl işlevi kitap sahibini betimlemesi ve kitabı ödünç alan kişiyi geri getirmesi konusunda uyarmasıdır. Bir tür mülkiyet işareti olmasıdır. Bir diğer işlevi ise sanatçılar ve koleksiyoncular arasında önemli bir değiş tokuş objesi olarak kullanılmasıdır. Ve elbette bir sanat eseri olarak bulunduğu mekanlarda ruhumuzu zenginleştirmesi üçüncü işlevidir. Hangi dönemden bakarsanız bakın veya hangi işlevinden söz ederseniz edin ekslibris, sahibine bir ayrıcalık kazandırmış, bir güç, bir nüfuz sağlamıştır. Kitaplarında ekslibris olan kişiler kendi adına özel bir eser tasarlanmış olunmasının mutluluğunu duymuşlar, kendilerini diğer kitap koleksiyoncularından ayrıcalıklı görmüşlerdir. Bir ekslibris koleksiyonuna sahip olanlar ise yapıldığı döneme ait kültürel, tarihsel özellikler taşıyan bu eserler ile zenginliklerini göstermişler, bunları paylaşarak saygınlığınlıklarını artırmışlardır.

 

Yıllar önce bana ekslibrisi öğreten Belçikalı koleksiyoncu ve yazar Luc Van Den Briele’e bir ekslibris yapmıştım. Soyut bir çalışmaydı. Mektubunda soyut çalışmalardan çok hoşlanmadığını, figüratif resimden özellikle de tiyatro ile ilgili konulardan hoşlandığını ifade etmişti. Tiyatro yazarı olduğunu da bildiğim için ona bizim kültürümüzden bir örnek olarak Karagöz ve Hacivat konulu bir ekslibris yapmaya karar verdim. Gelen mektubunda “bu ekslibriste ne anlattığımı” sorunca hemen konuyla ilgili ingilizce bir kitaptan aldığım fotokopiyi yolladım. Onlarca hediye ekslibris ile birlikte aldığım mektubunda, “Artık Belçika’da Hacivat ve Karagöz herkese anlatabilirim” diyordu. Bundan daha güzel bir kültürel alışverişi olabilir mi? Koleksiyonumun, benim okulum olduğunu da belirtmek isterim.

 



Hasip Pektaş, CGD, 120 x 80 mm, 2020

 

Ekslibrisin geçmişi nerelere kadar uzanıyor?

 

Ekslibrisin ilk ve en eski örneğinin M.Ö. 1400 yıllarında bir fayans üzerine yapıldığı ve Mısır kralı III. Amenhophis’in kitaplığını koruduğu bilinmektedir. Kağıt üzerine ilk ekslibris ise, 1450 yıllarında “Igler/kirpici” takma adıyla bilinen Alman papaz Johannes Knabenberg için yapılmıştır. Gelenek Orta Avrupa’da başlamıştır. El yazması kitaplar döneminde, dönemin devlet ya da din adamına elle yazılmış bir kitap verileceğinde, iç kapağına işlevsel bir etiket koyalım diye düşünülmüş. Matbaa ile birlikte kitaplar çoğalınca, orta ve zengin sınıf da ekslibris yaptırmaya başlamıştır. Aralarında Dürer, Kokoshca, Klee, Picasso gibi pek çok ünlü sanatçı dönemlerinde ekslibris yapmışlar. Daha sonra dernekleri, müzeleri kurulmuş, kitaplar yazılmış. Şimdilerde Orta Avrupa ağırlıklı Japonya, Rusya ve Çin’de çok yaygın bir sanat dalıdır.

 


Tezcan Bahar, CGD, 90 x 115 mm, 2010

 

 

Sizin ekslibrisle tanışmanız nasıl oldu?

 

1983 yılında Belçika Sint-Niklaas Ekslibris Müzesi’nin organize ettiği ekslibris yarışmasına katılmıştım. Üzerine ekslibris yazılacağını bile bilmeden semazenler konusunda yaptığım küçük bir ağaç baskıresmimi göndermiştim. İki ay sonra katalog geldi. Baktım ki ekslibrislerin üzerinde isim ve ekslibris sözcüğü var. Yazışmayı organize eden Luc Van Den Briele’e mektup yazdım. Ekslibrisi ilk defa duyduğumu belirtip, bilgilendirmesini rica ettim. Öğrenince bu işe gönül verdim, yoğun çalışmaya başladım. Son 35 yıldır kendimi bu sanata adadım. Özellikle 1992 yılında Sint-Niklaas Ekslibris Müzesi’ni ve koleksiyonundaki örnekleri inceledikten; diğer ülkelerin bu alanda ne kadar çok yol aldığı gördükten sonra bu sanatın ülkemizde de yaygınlaşması için çaba göstermeye karar verdim. En büyük hayalim bir ekslibris derneği, bir ekslibris müzesi kurmak ve uluslararası bir yarışma organize etmekti. Hepsi gerçeleşti. Şu an geldiğimiz noktadan büyük mutluluk duyuyorum. Bugüne kadar ekslibris konusunda (çoğunda danışmanlık ve kaynaklık ettiğim) 25 adet lisansüstü tezin yapılmış olması bu alana ilginin göstergesidir. Eksikliğini hissettiğimiz şey koleksiyonculuğun yaygınlaşmamış olmasıdır. Avrupa’da, Çin’de, Rusya’da koleksiyonculuk da çok yaygın ve sanatçılar siparişler alıp, yaşamlarını sürdürüyorlar.

 

1997 yılında 10 kişi ile Ankara Ekslibris Derneği’ni kurduk. Dernek 2008 yılından bu yana etkinliklerine İstanbul Ekslibris Derneği olarak İstanbul’da devam etmektedir. Üye sayımız 125’i geçmiştir. Derneğimizin iyi bir web sitesi var. http://www.aed.org.tr/tr/ eksliris konusunda bütün bilgileri orada bulabilirsiniz. Ekslibris kitabının satışı dernek web sitesi üzerinden yapılmakta. Ayrıca editörlüğünü Hatice Öz Pektaş’ın yaptığı “Exlibrist” isimli bir uluslararası hakemli online dergimiz var. http://exlibrist.net Dergimizde ekslibris konusunda çok sayıda makale bulabilirsiniz.

 

Derneğimiz kurum ve kişilerden aldığı desteklerle 2003, 2007, 2010 ve 2018’de 4 uluslararası ekslibris yarışması düzenlemiştir. 2010 yılında 33. FISAE Uluslararası Ekslibris Kongresi’ni organize etmiştir. Yarışma sergileri, Türkiye’nin 15 büyük kentini dolaşmış, özellikle sanat eğitimi alan öğrenciler için bir çeşit okulu işlevini görmüştür. Bu sayede ekslibrise gönül verenlerin sayısı artmıştır. 2005 ve 2007 yıllarında Belçika’da yapılan CGD (Bilgisayar Destekli Tasarım) ekslibris yarışmalarındaki Türkiye’nin katılımı %50’ye yakındı. İki yarışmada da birincilik ödülünü Türkiye aldı. Rusya’da yapılan “Öğrenci Ekslibrisleri Yarışması”nda da CGD dalındaki birincilik ödüllerini üst üste üç defa Türkiye aldı. Bu ödüler teşvik ediciydi ve bende de büyük coşku yarattı.

 


Julian Jordanov (Bulgaristan), C3 + C5, 108 X 128 mm, 2013

 

 

Türkiye’deki ekslibris’in tarihine bakarsak, siz 1983 yılında tanıştığınızı söylediniz. Öncesi var mı?

 

1996 yılında Yapı Kredi yayınlarında çıkan “Ex-libris” kitabım için, Türkiye’deki tarihiyle ilgili bir araştırma yapmıştım. Ekslibris, ülkemize yabancı uyruklu vatandaşlar ya da yurtdışından alınan eski kitaplar kanalıyla girmiş. Milli kütüphanede yaptığım araştırmada çok sayıda ekslibrisli kitaba rastladım. Konuları Osmanlı dönemi ve Türkiye ile ilgiliydi. Yurt dışındaki sahaflardan ya da müzayedelerden alınmıştı. Robert Kolej’deki yıllıklardaki ekslibrisler ise ekslibris sözcüğü vardı ama öğrencilerin kendi isimlerini yazabilmeleri için isim kısımları boştu. Üsküdar Amerikan Lisesi’nde de ekslibrisli kitaba rastladım. Üzerinde bir İstanbul görüntüsü olan 1950’lerde yaptırılmış bu ekslibrisli kitabın sahibi, kitabı okulun kütüphanesine bağışlamıştı.

 

İstanbul Ekslibris Müzesi hakkında da bilgi verir misiniz?

 

Ekslibris Müzesi konusunda iki talihsizlik yaşadım. İlk müzeyi, 2008’de beni İstanbul’a Işık Üniversitesi’ne davet eden ve İMOGA Grafik Sanatlar Müzesi kurucusu olan Süleyman Saim Tekcan’ın himayesiyle İMOGA’da kurduk. Minnettarım. Fakat daha sonra bilmediğim bir nedenle Süleyman Saim Tekcan bizi İMOGA’dan çıkardı. Ekslibris koleksiyonu yıllarca ofisimde bekledi. Daha sonra sanata ilgili iki rektörümün, Nafiye Güneç Kıyak ve Şirin Tekinay’ın desteğiyle Işık Üniversitesi’nde kurmayı denedik. Rektörlerim bu konuda ciddi destek verdiler. Onlara minnettarım. Ama Kültür Bakanlığı’nın onayını almış resmi müze kimliğini kazanamadan rektörlerimiz görevlerinden ayrıldılar. Oysa tıpkı Hacettepe Üniversitesi’nde kurduğumuz Hacettepe Sanat Müzesi gibi Kültür Bakanlığı onaylı olmasını istiyorduk. Ama sonraki yönetim ilgisiz kaldı ve beni üniversiteden ayırdı. Hatta üniversiteye girişimi yasakladı. Derneğe ait olan bu koleksiyonun geleceğinin ne olacağını bilemediğimiz için üniversiteden çıkardık. Malesef şu anda üniversite beni mahkemeye verdi. Ekslibrisleri geri istiyor. Oysa bu koleksiyon “Kültür Bakanlığı onaylı bir müze olması koşuluyla” oraya konmuştu. Mahkeme ne zaman sonuçlanır bilmiyorum ama bir gün mutlaka ekslibris müzesini kuracağız. Bu benim en büyük hedefim. Dünyadaki dokuz Ekslibris Müzesi’ne onuncu olarak İstanbul Ekslibris Müzesi mutlaka eklenecektir.

 


Martin Baeyens (Belçika) CGD, 80 x 110 mm, 2017

 

 

Siz bizim kültürümüzde yer alan Mühür’ün de bir çeşit Ekslibris olduğunu belirtmiştiniz…

 

Mühürler, devlet adamları, kurumlar ve şahıslar tarafından mektuplarda, senetlerde ve evraklarda imza yerine kullanılmıştır. Ve tıpkı bir ekslibris gibi kitaplar üzerinde bir mülkiyet göstergesi olarak da kullanılmıştır. Adını taşıdığı kişiye veya kuruma saygınlık kazandıran bu mühürlerin bazılarında tuğralar ve “Yaradanıma tevekkül ederim.” gibi dualar vardır. “Her kitap bir anahtardır.” gibi ifadelere de rastlanmaktadır. El yazması kitaplar üzerine basılan mühürler, hırsızlığa karşı önlem olarak düşünülmüş, özellikle vakıflara ait olanlar kaybedilmeyip, satılmayıp, günümüze kadar korunmuştur. Çok el değiştirdiği anlaşılan bazı kitaplarda birden fazla mühür görülmektedir. Bazı kitaplarda ise çalıntı olduğu belli olmasın diye mühürler silinmiştir. Basılı kitaplarda latin alfabesi ile hazırlanmış mühürler de görülmektedir. Bazılarında ise Latince ve Arapça birlikte kullanılmıştır.

 

Eskiden el yazması kitapları kurtlardan korumak için kenarına “böceklerin padişahı” olduğu düşünülen “Kebikeç” sözcüğü yazılırmış. Böceklerin, güvelerin kebikeçten korkup kitaplara yanaşmayacağına inanılırmış. Elbette bir temenni. Bir ikisinde mutlaka kebikeç varmıştır ama Milli Kütüphane’nin nadir eserler bölümünde gördüğüm kitapların pek çoğu kurtlar tarafından delik deşik edilmişti.

Barselona’daki bir kitaplıkta kitap içinde “Kim ki bir kitabı sahibinden çalar; ödünç alır ve geri vermez, kitap elinde yılan olsun” dileği yazılıdır. Başka kitaplarda “Eğer sen bu kitabı çalmak istersen / Boğazından asılacağını bilmelisin...", "Herkes ödünç alabilir, fakat centilmen olan geri getirir", Kim bu kitabı izinsiz alırsa / Japon tanrıları tarafından cezalandırılacaktır" gibi dilekler ilginç örneklerdir. 1995’deki bir ekslibris sergisinde görüştüğüm Mengü Ertel, ödünç alanlar geri getirsin diye kitaplarına “Bu kitap Mengü Ertel’den çalınmıştır” yazdığını, dolaylı olarak ekslibris yaptığını söylemişti.

 


Yuriy Nozdrin (Rusya), C3 + Col, 105 x 83 mm, 2008

 

Ekslibrislerde geleneksel teknikte yapılan ya da bilgisayarla yapılan teknikler var. Ve bu konuyla ilgili de tartışmalar var. Bilgisayarla yapılanın geleneksele göre daha az sanatsal olduğu söyleniyor. Siz bu konuda neler düşünüyorsunuz?

 

Bilgisayar tasarımı ekslibrisin, geleneksel ekslibristen daha az sanatsal olduğunu söyleyen ya da iddia eden, bana göre bilgisayar tasarımına ön yargılı bakmaktadır.  O zaman şu soruyu soralım, ‘neden eski ustalar gibi boyalarını kendileri hazırlamıyorlar?’. Fotograf icat olduğunda, resim öldü mü? Ölmedi, aksine birbirinden yararlandılar. Bilgisayar günlük yaşamımızda kullanıldığı kadar birçok sanat dalında kullanılan bir araçtır. Kalemin ya da fırçanın yerini mause aldığında, sanat olamayacak mı? Ne ile yaptığınızdan çok, ne yaptığınız önemlidir. Ayrıca sanatta farklı bir dil yaratana biraz da fırsat vermek gerekiyor. Gelenekleri takip etmek, insanları bir yere götürmez; amaç, gelenekleri yıkıp, yeni gelenekler yaratabilmek olmalıdır. Siz yenilikler yaratırsanız, geleceğe kalırsınız. Hepimiz Picasso gibi yaparsak nereye varırız? Ama varolan bir gerçek, yıllardır ekslibris koleksiyonu yapanlar ağırlıklı olarak geleneksel baskıyla yapılmış ekslibrisleri toplamışlar. Yeni yeni CGD ekslibrislere de ilgi artmaktadır.

 

Ekslibrisin Türkiye’de yeni geliştiğini düşünürsek, koleksiyonculuğu hakkında ne söylersiniz?

 

Ekslibris koleksiyonculuğu yurt dışında daha yaygındır, yüzbinlerce ekslibrisi olan koleksiyoncular vardır. Konularına ve tekniklerine göre toplayıp, onları özel arşivleme sistemleriyle saklarlar. Koleksiyoncular, ekslibris biriktirirken baskıresim sanatında olduğu gibi, baskı adetine, yapım yılına, sanatçısı tarafından imzalanıp imzalanmadığına, teknik ve estetik yetkinliğine bakarlar. Yurtdışında çok geliştiğini gördüğümüz ekslibris koleksiyonculuğu, malesef ülkemizde yok denecek kadar azdır.  Ekslibris sanatı sanatçıları kadar koleksiyoncuların katkısıyla gelişecektir.

 

Memleketi Göresim Var / Şiir

Memleketi Göresim Var Hasip Pektaş Şöyle alıp başımı bi gedesim var. dağ bayır demeden dolaşasım, çocukluğumun geçtiği yerleri, Ermenek’i ço...