Cıngıldak ve Elicek / Anılar 1
Hasip Pektaş, 2023
İlkokul yıllarındaydı. Bağdaydık. Sabah yokuş yukarı akşam eniş aşşağı gider gelirdik. O gün Zıbçık dedem bize gelecekti. Anam okuldan çıkınca doğru bağa gelmemi sıkı sıkıya tembihlemesine karşın dikkate almayıp akrabamız olan Hacı'ların (Hamdi ağabeyimin kayın biraderi Kazım Türkmen) Kızılkaya Bağarası'ndaki cıngıldağa binmeye gittim. Çocukluk işte. Belki de Zehra yengemin de orada olmasını bahane edip anamın azarlamasından kurtarırım diye düşündüm. Ya da Hacı'nın ikna edici konuşmasından etkilendim de cıngıldak sefası sürmek istedim.
Cıngıldağı biraz anlatmakta yarar var. Anadolunun pek çok yerinde çocukların ve elbette hep çocuk kalmayı beceren yaşlıların da keyifle bindikleri bir oyuncak. Tahtaravallinin atası yani. Özellikle bağ yerinde ve özellikle harman sonrası harman yerinde kurulur. Harmanın göbeğine açılan çukura "sibek" denilen bir ucu kurşun kalem gibi sivriltilmiş bir metre yükseklikteki ağaç gömülür. Yanları özellikle taşlarla beslenir ki oynamasın, yan yatmasın. Bir de 2-3 kişiyi rahat taşıyacak 5 metre uzunluğunda düzgün, önceden kabukları soyulmuş ve kurutulmuş galas ağaç hazırlanır. Tercihan varsa düzgün biladan (çınar) ağacından ya da karaağaç dalından kesilir. Gelelim en zorlu işe. Bu uzun ağacın tam ortasında sibeğe oturmasını sağlayacak konik bir delik açılması gerekir. Bağ yerinde matkabı nereden bulacaksın? Bunun da yolu keserle biraz yer açtıktan sonra yanarak çukurlaşana kadar kömür koymaktır. Sabır gerekir elbette. Dikkat kararında bir delik olmalı fazla derin olup da incelirse ortadan kırılıverir. Az derin olursa da sibekten düşü düşü verir. Deneyimli bir büyükten yardım almakta yarar vardır. Bitti mi? Hayır. Uçlara eliçek de çakmak gerek. Oturduğun zaman ellerinle tutunabilmek için yarım metre bir dal öne, bir dal da arkaya çakmak gerekiyor. Bazı yörelerde karın üstü abanıp ayaklarla da yerden hız alarak çıngıldağa binmek tercih edilmekte fakat biz çocukluğumuzda eşşeğe biner gibi oturup, hatta varsa bir çul, midder koyup mabadımızı korurduk. Gelelim işin püf noktasına. Cıngıldak sessiz sedasız binilmez. Bütün bağarası sesini duyması gerekir. Eee binenlere de eğlence olmalı. Bağ yerinde en kolay bulunan bir parça kömür ve iki diş ceviz sibeğin ucuna konup da biraz döndün mü ezilen yağlı ceviz ile kömür cıyır cıyır ötmeye başlar. Belki de ondandır "cıngıldak" denmesi. Bilenler bilir. Zeybekler de o meşhur gösterişli körüklü çizmelerinin taban astarı altına kömür koydururlar. Oyunda döndükçe çizmenin gıcırtısı gelir.
Konumuz cıngıldak değil elbette. Cıngıldak anımız içindeki acımız. Vardık Kızılkaya'ya. Doğru cıngıldağa. Başka arkadaşlar da varmıydı hatırlamıyorum ama kesin üç kişi olduğumuzu iyi hatırlıyorum. Çünkü biri cıngıldağı çeviriyordu. Hızlandırıyordu. Galiba bir birimize "Asa" diye hitap ettiğimiz İbrahim dayımın oğlu yaşıtım Hacı Ali (Haceli) de oradaydı. Ve biz Hacı ile binerken o çeviriyordu. Hoş bir süre sonra inip kalktıkça ayaklarımızla biz hızımızı artırıyorduk. Cıngıldak gacur gucur dönerken, titizliği hiç eksik olmayan ben ayaklarımdaki kilteli naylon ayakkabımın birinin kiltesi açıldığı için onu takmaya kalktım. Hızla dönen cıngıldakta cambazlık mı yapacaksın be adam. İndiğinde kiltele, ne olacak. Elbette dengemi kaybettim. Sağ işaret parmağım elicek ile galas arasında dururken düşmemek için sol elimle eliceğe yüklenince parmak sıkıştı, dümeyeyim diye direnince iyice ezildi ve yere düştüm. Feryat figan. Koşuşturmalar. Yengemin çığlıkları benimkine karışmış. Şebboy teyzem kolonya bulup gelniş, dökünce çığlık bir kat daha fazla. Neyse bezle de sardılar. Biraz acısı dindi ama benim yürek acısı ne olacak? Bir korku aldı beni. Anama ne diyeceğim şimdi? Biliyorum ki "iyi olmuş" diyecek. "Sen ana sözü dinlemezsen daha başına neler gelecek" Sözleriyle dövecek. Neyse kös kös vardık bağa. Ama sağ el arkada. Göstermiyorum. Ne kadar göstermeyeceksin? Bir gün sonra gördü anam. Diyeceklerini zaten önceden biliyordum. Fazlasını dedi. Keşke dövseydi. Ve bir kaç gün sonra bezi açıp gördü ki işaret parmağının tırnağı çıkmış, ucunda sallanıyor. Yenisi çıkar, üzülme deyip alıverdi düşmek üzere olan tırnağı. Yaş 70 ben o parmağın ucunda minik top gibi duran et ile yaşayıp gidiyorum. Benim sevgili cerrah arkadaşım Dr. Alptekin Albayrak, "gel şunu kesivereyim, çirkinliğinden kurtul" dese de ben asla kestirtmedim. "Beni anılarımdan koparma lütfen. Bahane ile anı tazeliyorum." dedim. Hatta şimdilerde çocuklara şakasına bakın yıllar sonra cep telefonu kullanmada işe yarar diye parmağıma şekil verdirdim diyorum. Gülüyorlar. Eee bu parmak özellikle baskıresim yaparken boya almayan küçük alanlara boya vermede de çok işe yarıyor. Hakkını yemeyelim.
Ah şu kilteli ayakkabı ah.